Arap Dünyasının Divaları- I Feyruz
Merhaba, bugün sizlere birkaç yıl önce müzik listemde meydana
gelen köklü değişiklikten bahsedeceğim. Fakat fazla uzun olacağından bunu
birkaç bölüm halinde yayınlayacağım. Serinin sonunu spotify çalma listem bonusu
ile getireceğim. Bu sebeple arada ilginizi çekmeyen şeyler olsa da takipte kalmanızı
öneririm.
İlk olarak 3 yıl önce Ece Temelkuran’ın Düğümlere
Üfleyen Kadınlar’ında bu üç kadına denk geldim. Kitap Ortadoğu’da
geçtiğinden yazar bu müzik detayından da faydalanmış. Karakterlerin girdiği
kafede çalan Warda- Yıllar Var Ki Aşk Yok, teybe konan Asmahan-
Neşeli Viyana Geceleri ve sürekli sizinle Feyruz, Ümmü
Gülsüm…
Hal böyle olunca insan bu şarkıları da dinlemek istiyor ve etnik
müziğin kollarına bırakıyor kendini.
1.
Feyruz ile başlamak istiyorum. Ben kendisinin ilk olarak “Bint
el Shalabiya”sını dinledim ve dinlediğimde oldukça şaşırdım çünkü aynı
besteye Deniz Seki’nin başka bir şarkısından aşina olduğumu fark ettim. Burada
anladım ki Türk toplumu olarak Arap müziğine hiç yabancı değiliz. Ezgiler
oldukça tanıdık, etkileşim tavan.
Ardından Feyruz hakkında bir internet taraması yaptım. Beyrutlu
bir Ortodoks olduğunu, eşi ile birlikte müzik yaptıklarını, Lübnan’ın Sezen
Aksu’su olduğunu, konserlerine neredeyse bütün Arap halklarına artı olarak
İsraillilerin de katıldığını öğrendim. Bir de babasının Mardinli olduğunu…
Feyruz’un biyografisi beni bir de Lübnan İç Savaşı’na götürdü. 15
yıl süren din-mezhep kaynaklı bu savaş ülkedeki birçok insanı -sanatçılar dahil
olmak üzere- göçe mecbur bıraktı.Savaş süresince başka ülkelere giden
sanatçıların aksine Feyruz, evine düşen füzeye kadar kalma hususunda
kararlıydı. Bu olaydan sonra yine ayrılmadı ve Beyrut’un ortalarına kurulduğu
dağlardaki yazlığına taşındı.
İç Savaş’a tepki olarak hiç gülmedi. Gerçekten birkaç yıldır
Feyruz hakkında oldukça çok şey okumaya, görmeye çalıştım fakat Feyruz’un
gülerken en fazla iki fotoğrafını görmüşümdür. Ne zaman güleceği sorulduğunda
ise “Ortadoğu’daki kadınlar gülmeye başladığında ben de güleceğim.” dediği
söyleniyor.
Bölgede oldukça seviliyor. Farklı mecralarda konuştuğum Araplara
her zaman Feyruz’u sorarım ilk olarak. Genç- orta yaşlı fark etmeksizin
bilmeyen ve sevmeyenle karşılaşmadım. Anlatılana göre savaş sırasında Feyruz
çalmaya başladığında Müslümanlar da Hrıstiyanlar da ateşi kesermiş. Kulağa
fazla romantik gelmesi gerçekçiliğini sarsıyor farkındayım ancak insan böyle
şeylere inanmak istiyor.
Beni yakından tanıyanlar canlı müzikten, konserlerden
hoşlanmadığımı bilir. Fakat bir istisna olarak Feyruz konser vermeye devam etse
-yaşlılıktan dolayı artık veremiyor- bütün imkanları zorlardım. Birkaç saatlik
süren Ortadoğu gezisinde gibi hissederdim kendimi ve yaşlandığımda geçmişe
bakıp o anların mutluluğunu an be an yeniden yaşardım.
1969 yılında Cezayir’in darbe ile başa gelen devlet başkanı Houari
Boumedienne tarafından özel konser davetine olumsuz yanıt verdi. Bu
olay Lübnan radyolarında çalmasına yasak koydu. Feyruz ise her zaman halklara
şarkı söyleyeceğini, diktatörlere şarkı söylemeyeceğini belirtti.
Yakın zamanda ise ABD’nin Tel Aviv konsolosluğunu Kudüs’e taşıması
üzerine Filistinliler için bir ağıt seslendirdi.
Son olarak Feyruz, firuze demek. Yani turkuaz renkli değerli bir
taş. Akdeniz’in yetiştirdiği bu kadife sesin başka bir renkle anılması mümkün
müydü zaten bilmiyorum.
Feyruz dosyasını burada kapatıyorum. Bir diğer yazıda görüşmek
üzere.
Güzel yazı, güzel konu, daha da güzel olabilecek bir anlatım dili ; umarım hiç yılmadan devam edersin. Sevgilerle
YanıtlaSil