Ocak Ayında Yapılan Entellikler
Merhabalar
herkese, bugün ayın son günü olunca aklıma bu ay izlediğim, dinlediğim,
okuduğum şeyler hakkında hafif öneri maiyetinde bir yazı yazmak geldi. E
tatilde de olduğum için epey bir şeyler yaptım. Becerebilirsem bunu gelecek
aylarda da yapmak istiyorum. Bu sayede diğer aylar için de bir motivasyon
yazısı olur bu diye düşündüm. Ama güzel bir başlık bulamadım bu seriye ya
belediye icraat reklamı gibi oldu böyle.[1] Neyse hallederim onu ben. Sizlere keyifli
okumalar.
Spoiler
vermemek için elimden geleni yaptım.
FİLM/DİZİ
Bu ay
film/ dizi açısından oldukça dolu geçti. Sınavlardı sınav hazırlıklarıydı
derken ne bir şeyler izleyecek vaktim vardı ne de öyle bir kafadaydım. Fakat
sınavlar bittiğinden beri oldukça kaliteli işler izledim. Neler izledim?
1.
Close
Up (Yakın Plan): Kiyarüstemi’nin gerçekliğin içinden geçtiği nadide filmi
kısaca ve en spoilersız haliyle şöyle: Bir adam, zengin bir aileye kendini
hayranı olduğu bir yönetmenmiş gibi tanıtıyor. İnsanlar meseleyi anlayınca iş
mahkemeye kadar gidiyor. Filmi değerli kılan çok çok güzel planlar var. Fakat
planlardan da öte film gerçek bir hikâyeyi konu aldığı gibi filmde oynayan
kişiler de aslında o olayı yaşayan gerçek kişiler. Üstelik filmdeki bazı
sahneler gerçekten o an yaşanan sahneler. Bunu öğrenince filmin hafif sarı
üzüntüsü üstünüze daha bir çöküyor. Ben birkaç kere daha izlemeyi planlıyorum.
(Normalde burada filmleri 10 üzerinden değerlendirmeyi düşünüyordum, sonra
Kiyarüstemi’yi değerlendirmek sana mı kaldı dedim hemen kendime, haddimi bildim.)
2.
Mother
! : Jennifer Lawrence’ın başrollerinde ve neredeyse her sahnesinde olduğu aşırı
metaforik bu filmin ilk 40-50 dakikası inanılmaz rahatsız oldum. Çünkü film
gerilim- gizem türünde ve benim izlediğim en gerilimli film Son Durak 3, onu da
ilkokulda izlemiş olmalıyım. Gerilim türüne karşı olan zayıf bağışıklığıma
rağmen devam ettim ve filmin temsil ettiği olgular yavaş yavaş son yarıda
çözüldü. Finalle birlikte oldukça etkilendiğimi söyleyebilirim. Kesinlikle
izlenmesi gereken bir film. Filme dair söyleyebileceğim maksimum şeyler bunlar.
Bundan sonra ne dersem spoiler.
3.
Bartu
Ben: Bu ay bir de dizi bitirdim. BluTV yapımı, Tolga Karaçelik yönetmenliğinde
Bartu Ben, Bartu Küçükçağlayan’ın kendisini anlatır gibi yaptığı dizisi. Dizide
iki kere “Umut Veren Oyuncu” ödülü kazanan ve kariyeri kötü gitmeye başlayan
oyuncu Bartu’nun kariyerini kurtarmaya çalışmasını izliyoruz. Bartu
Küçükçağlayan boşunu sevmiyorsanız hiç başlamayın derim. Fakat izleniyor, ben
şahsen sevdim.
4.
Manifesto:
Öncelikle bu film deneysel bir film. Yani bildiğimiz film gibi karakterleri,
olay örgüsü vs yok. Filmin tek oyuncusu Golden Age’den aşina olduğumuz Cate
Blanchett. Bu ablamız yüzyılımıza damgasını vuran 13 sanat akımını 13 farklı
karaktere girerek açıklıyor. Şahsen ben bu 13 akımdan dört tanesine hakimdim
dolayısıyla önceden edinilmiş bilgiyle daha keyifli bir izleyiş sunabilirdi
film fakat ben bu haliyle de oldukça keyif aldım. Favorim Dadaizm ve Dogma 95
akımları oldu.
5.
Queen
Of Desert: Normalde filmleri yarım bırakma gibi bir huyum asla yoktur ama bu
filmi izlerken resmen vakit kaybettiğimi hissettim. Dolayısıyla bıraktım,
dönmeyi de düşünmüyorum. Kitap uyarlaması olduğu için kitabına bir şans verdim
ve indirdim. Onu daha çok beğenirsem o ayki yazımda bahsederim. Filmi kısaca 1.
Dünya Savaşı dönemlerinde Ortadoğu’yu çok iyi bilen bir İngiliz kadının (Gertrude
Bell) yaşamını, diplomatlarla ve askerlerle arasındaki diyaloglarını konu
alıyor ( evet film konusu tam benlik olmasına rağmen bitiremeyeceğim kadar
kötüydü.). Başlarda en sevdiğim filmlerden olan English Patient’ı anımsatsa da
beni yakalamaya bu yetmedi.
6.
Closer:
Kadın erkek ilişkilerini konu alan filmleri pek sevdiğim söylenemez fakat bu
filmin işleniş tarzını çok sevdim. Olaylar bildiğimiz bir sırayla anlatılmıyor.
Çoğu zaman daha önce ne yaşandığını karakterlerin sonradan aralarındaki
diyaloglarından anlıyoruz. (Bunun sinemada bir adı varsa bilgilendirirseniz
sevinirim) Jude Law’ı bu kadar çapkın görmek, Anna Karenina’nın filmini
defalarca izlemiş benim için biraz şaşırtıcıydı. Natalie Portman’ın ise
oynadığı karaktere bayıldım.
Umarım unuttuğum
film yoktur.
KİTAP
1. Madame
Bovary: Bu ay bu kitabın hem kendisini hem de çizgi romanını okudum. (Detaylı
bilgi için bknz. iki önceki yazım)
2.
Kadınlar
ve Toplumun Altüst Edilmesi: Hukuk felsefesi ve sosyolojisi dersi ödev kitabımdı
kendisi. Kitabı oldukça beğendim. Nispeten daha yakın bir dönemde yazıldığı
için yeni dönem feminizm tartışmalarını içermesi beni memnun etti ( kürtaj,
evhanımlarına ücret vs.). fakat çoğu feminizm kitabı gibi bu kitap da çeviri
olduğundan cümle düşüklüklerini vs ben bayağı hissettim. Yine de güzel kitaptı,
okunur.
3.
Sandık
İçi: Uzun zamandır elim tuttuğum bir çizgi romandı Sandık İçi. Bunu henüz
bitirmedim. Şimdiye kadarki kısımlarda ise oldukça eğlendim.
MÜZİK
1.
Niran
Ünsal- Helal Et: Bu ay ilk defa bir otostop macerasına dahil oldum. Yani Erdem
otostop çekti ben ona yanladım. Bizi arabalarına alan abilerin playlistinden
kopup gelen bir parça. Geyiği yapılır, hoş.
2.
Hope
İs A Dangerous Thing For A Woman Like Me To Have- Lana Del Rey: Lana Del Rey’in yeni
albümünün en iyi şarkısı. Hasas bünyeler için önerilmez.
Gelecek ay
okula rağmen yine böyle bir liste ile dönmeyi umuyorum.
çok güzel bir yazı olmuş hediye
YanıtlaSil