Meral'den Mektuplar- I

 

Merhaba sevgilim,

Uzun bir aradan sonra sana merhaba demek bana o kadar iyi geliyor ki anlatamam. Bu sabah sırf bu yüzden mutlu uyandım, kahvaltımı geçiştirmeden sana yazacaklarımı kafamda uzun uzun tasarlayarak yaptım. Sonra masamın başına geldiğimde heyecanım artık kaburgalarımı zorluyor, yanaklarıma alev alev vuruyordu. Böyle anlarda sana yazmakta zorlanıyorum. Çünkü her seferinde değişmiş olabileceğin korkusu sarıyor beni. Gittiğin yerler, tanıştığın insanlar, seni üzen ve sevindiren olaylar benden çok uzakta. Çünkü ben de sana çok uzaktayım. 




Ve bu yeni senin beni hala sevip sevmediğini sana soramıyorum. Senden mektup almadığım her gün bu ihtimalleri düşünüyorum. Doğum gününü nasıl geçirdiğini, annenle aranızın nasıl olduğunu, beni düşünüp düşünmediğini... Hepsini sırayla düşünüyorum sevgilim. Sonra beraber geçirdiğimiz zamanları, çıktığımız tatilleri, çocukluğumuzu, gençliğimizi... Sonra neden hala kopamayışımızı, yalanlarını, yalanlarımı... Midem bulanıyor bunları düşünürken, vazgeçiyorum ben de. 

Gerçekten uzun zaman oldu. Hiç bu kadar habersiz bırakmazdın beni. Seni bekleyen ve merak eden biri var gibi de davranmıyorsun pek ama bu da fazla oldu. Her neyse iyi olmana ve her şeyin yolunda olmasına sevindim. 

Buralar yavaş yavaş ısınmaya başladı, yaz geliyor. Bizim gibi hayatı mevsimlere göre yaşayanlar için önemli bir haber bu. Ben sana aşık olduğumu da bir yaz günü anlamıştım da konumuz şu an bu değil. 

Çok düşündüm yazmadan önce bu bir aşk mektubu mu diye. Aşk mı sitem mi özlem mi pişmanlık mı karar veremedim. Sen içinde olduğun her şeyi tanımlanamaz bir yere koyuyorsun, buna karar verdim sonra. 

Belki de bu duyguların bileşkesidir bizim ilişkimiz. Aşk, sitem, özlem ve pişmanlık. Yanlış anlama seni sevdiğim için pişman değilim. Sadece her şeyin daha farklı olabileceği ihtimali her zaman olduğu gibi yine gelip göğsüme oturdu. Muhtemelen içinden bunları düşünmek için çok geç değil mi diyorsun. Bilemiyorum Selim. Artık eskisi kadar genç değilim, her şeyi bilemiyorum.

Bana iyi geldiğini düşündüğüm çok zaman oldu, seviyorum da seni inkar edemem fakat aşk bizim anladığımız gibi bir şey değil sevgilim. Biz aşk deyince birbirimizin etini acıtana kadar sıkmayı, dudaklarını kanatana kadar öpmeyi ve saçlarını kopararak okşamayı anlıyoruz. İşte aşk böyle bir şey değilmiş Selim. Aşk insanda bunları yapmaya bile mecal bırakmayacak bir uyuşukluk haliymiş. Halbuki biz hep adeta bir savaşa hazırlanır gibi kılıçlarımızı biledik birbirimizi gördüğümüzde ve sapladık en yumuşak etimize. Sonra o kan revan halde yerde yatan adamı ya da kadını iyileştirmeye yeminler ettik. Olmadı haliyle, iyileşemedik. Hatta daha fenası oldu, müptelası olduk bu hınçla sevmenin. Artık ne yapsak diğer insanlar gibi sevemeyiz biz, sevgi dilimiz bozuldu.

Durup dururken öylece babannemin evi geliyor bazen aklıma. İki katlı, küçük bahçeli müstakil bir evdi. Ben çocukken bayramda onlarda kalırdık. Babannemle ben herkesten önce uyanıp kahvaltı hazırlardık. Babannemin ilk torunuydum ben, son çocuğu gibiydim yani. Beni kendine benzetirdi. Ben kendimi ona hiçbir zaman benzetemedim Selim. Kahvaltı ederdik adetlerimize göre, bayramlaşırdık. Bu anları hatırladıkça hislerin de insanlar gibi ölebildiğini düşündüm. Çünkü şu an ne babaannem hayatta ne de eski çocuksu bayram heyecanlarım. Kırmızı eteklerimle olduğum yerde dönerdim mutlu olduğumda, olmayan fotoğraf makinelerine poz verirdim. Dedemi neredeyse hiç hatırlamıyorum, ne yazık hafızamda bile ölmüş.

Bütün bunları anlatmamın sebebi yaşlandığımı her zamankinden daha derinden hissetmem. Sanki bir gün 15 yaşında aynaya bakıyormuşum da aynadan ufacık bir süre kafamı kaldırıp yeniden kendimle göz göze geldiğimde 45 yaşında kocaman bir kadın bana bakıyormuş gibi. İnsan zaman kavramına gençken birçok sıfatı yakıştırabiliyor, sıkıcı, izafi ne bileyim hızlı filan. Ama yaşlandığını azıcık hissettiğinde tek bir sıfat kalıyor geriye: acımasız.

Her neyse yaş mevzu bahsi genç bir kadın görmediğim takdirde canımı pek sıkmıyor. Ne de olsa insanın yalnızca bedeni yaşlanıyor; ruhumuz, arzularımız, hırslarımız büyük oranda aynı.

Yakın zamanda küçük bir seyahate çıkmayı planlıyorum. Seval de gelmek ister belki ona da soracağım. İstemezse daha iyi, yalnız çıkılan seyahatlerin tadı hiçbir şeyde yoktur. Yani mektup yazarsan elime ulaşması zaman alabilir. Yine de en kısa zamanda dönerim.

Kendine iyi bak Selim.

Seni seviyorum.

                                                                                                                        Meral

Yorumlar

Popüler Yayınlar